Kaynak Kişi: Ender Ağalar
Derleyen: Deniz Karakurt

Karaçay köyü, Eskişehir ilinin merkez (sonradan Odunpazarı) ilçesine bağlıdır.

Ulaşım: Eskişehir’e 33 km. Alpu ilçesine 8 km. uzaklıktadır. Eskişehir-Alpu karayolu üzerinde 1 km kadar içeridedir. Eskişehir-Ankara tren yolu yakınlarından geçmektedir.

Komşu köyler: Doğusunda Fevziye köyü, batısında Kireç köyü, kuzeyinde Karahöyük köyü ve güneydoğusunda da Gökçeoğlu köyü ile komşudur. Bunlar da yine muhacir Kırım Tatarlarınca kurulan köylerdir.

Köyün adı: Eskiden köyün yakınından geçmekte olan Karaçay Deresi’nden almıştır. Köyün kurulduğu yer daha önceden Karacahöyük köyünün merası imiş. Köye ilk gelenler devlet tarafından buraya yerleştirilmişlerdir. (Derlemeci notu: Ayrıca köyün adının, Rusya'nın kuzeybatısında yaşayan Karaçay Türkleriyle ilişkili olduğu, Çerkez-Rus savaşında sürgüne yollanan Karaçayların köyün kuruluşunda etkili olduğu söylense de bu veriyi doğrulayacak bir bilgi edinilemedi.)

Tarih: Köy, göçmen Kırım Tatarları tarafından 1882 yılında kurulmuştur. Kırım’dan göç ederek Romanya’nın Karatay kasabasına gelip yerleşmişler ve oradan da Türkiye’ye gelmişlerdir. (Derlemeci notu: Köyün adı ayrıca ilk göçmenlerin Romanya’da yaşadığı yer olan Karatay adı ile de uyumlu görünmektedir. Fakat bu durum bir tesadüf müdür, anlayabilmek mümkün olmadı.)

Ek bilgi: Karaçay köyü aynı zamanda ünlü sinema sanatçısı Cüneyt Arkın’ın (Fahrettin Cüreklibatur) doğduğu yerdir. Cüreklibatur soyadının ilk kısmı Kırım Tatarca’sında Y/C dönüşümüne uğramış “Yürekli” sözcüğüdür. Batur ise yiğit, kahraman, cengaver anlamları taşır. Dolayısıyla gerçek soyadı cesur kahraman (korkusuz yiğit) demektir.

Dil: Karaçay köyünde günümüzde Kırım Tatarcası’nın “Çöl Şivesi” konuşulmakta olup, yeni yetişen nesil artık bu dili yavaş yavaş konuşmayı bırakmıştır. (Derlemeci notu: Çöl şivesi Kırım'ın Çöl diye adlandırılan kuzey bölgesinde yaşayan Tatarlar arasında konuşulur. Bu şivenin oluşumunda 16. yüzyıldan itibaren kuzeydeki bozkırlardan gelerek Kırım'a yerleşen Nogayların dili etkili olmuştur.)

Kültür: Eski geleneklerin çoğu unutulmuş olup, bunlardan bazıları kısmen devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Eskiden toylar (düğünler) Perşembe gününden başlar, “sogum kesilir”, yakın komşular çağrılır, misafirler de aynı gün gelirlerdi. Cuma günü misafirler gelmeye devam eder, Cumartesi günü iken toy (düğün) yapılırdı. Aynı akşam kızların kına gecesi olurdu. Pazar günü gelin gelir, “caşlar toquzu” alınır, atlara çevre bağlanırdı. Gelin geldikten sonra kız tarafını temsilen gelenlere “köbete” (bir tür etli börek) verilirdi. Müteakiben güreşler yapılırdı. Bu güreşlerde Abdullah Pehlivan, Kireç köyünden Fehmi Pehlivan, Mamure’den Koca Refik Pehlivan, Hayriye’den İbadullah Akay zamanın namlı pehlivanları idiler. Şimdilerde yaşı bir hayli ilerlemiş kartların (ihtiyarların) ağzında güreşçilerin sadece adı kalmıştır. Geçmişte güreşler yapıldığı bile unutulmuştur. Karaçay’da yaşayanlar, artık unutulmaya başlayan bazı gelenekleri az da olsa devam ettiriyorlar. Yılda bir kere Karakaya köyünde yapılan “tepreş” eğlencelerine köy halkınca büyük ilgi gösterilmektedir. Tepreş şenliklerinde köyün gençleri, düzenlenen müsabakalara iştirak etmektedirler. Şimdiye kadar güreşlerde birçok kez birincilik ve ikincilik kazandılar.

Yemekler: Köy mutfağı geleneksel Kırım Tatar mutfağının bütün özelliklerini taşımaktadır. Genel olarak hamuraşı yemekler öne çıkar. Kendilerine özgü yemekler şöyledir; çibörek, köbete/göbete, tavalokum, kıygaşa, kalakay, ulkum, kirde, kaşıkbörek. Eskiden toylarda hastalara ikram için yapılan katlama biraz ağır bir yiyecek olduğundan günümüzde artık pek yapılmamaktadır. Yine eskiden yapılan fakat şimdilerde pek yapılmayan tenten helvası da (pişmaniye) Karaçay’ın unutulmakta olan yiyeceklerindendir. Bu helva halen İzmit civarında daha çok yapılan pişmaniyeye benzemekte olup biraz daha kalın yapılmaktaydı. 1970 yılların başlarına kadar kış gecelerinde birkaç hane ya da köy kızları bir araya gelerek tenten helvası yaparlardı. Daha eskiden de köyün delikanlıları tenten helvası yapan kızların penceresine gelerek birbirlerine karşılıklı maniler ve çınlar söyleşirlerdi. Adet üzere delikanlılar kızlara çeşitli hediyeler getirirler, kızlar da onlara tenten helvası verirlerdi. Bugün bu gelenek maalesef devam ettirilmiyor.

Nüfus: İlk kurulduğunda köyün nüfusu 150 civarında imiş. Köyden 1. Dünya Savaşı sırasında çeşitli cephelerde ve Türk İstiklal Savaşında 37 şehit verilmiştir. Nüfus 1958’de 90 hanede 280 kişi iken, 1983’de 40 hanede 150 kişiye inmiş.

Ekonomi: Tarım ve hayvancılığa dayalıdır. İşlenen arazilerde yetiştirilen başlıca ürünler buğday, arpa, yulaf, ayçiçeği, nohut ve pancardır. Porsuk Çayı yakınlarındaki araziler 6-7 metre derinlikteki kuyulardan, diğer araziler ise her köylünün kendi imkanları ile açtırdığı yaklaşık 150 metre derinlikteki kuyulardan sulanabilmektedir. Köye ilk çeşme 1908 yılında Romanya’dan misafir olarak gelen bir Kırım Tatarı tarafından, Gökçeoğlu köyünde yaşayan bir Rum ustaya 500 kırmızı lira ödenerek yaptırılmıştır. Su ‘‘Acem Boğazı Deresi” denilen yerden toprak künkler içerisinde köye kadar getirtilmiştir. 2000 yılına kadar köylü bu suyu kullanmış fakat suyun yetersiz olması nedeniyle Derinkuyu açılıp köyün su ihtiyacı karşılanmıştır. Eski su ise günümüzde bahçe sulamada kullanılmaktadır.

Mevkiler: Köyün doğusundaki araziler Kumtepe, Kadirağa Obası; güneydoğu yönünde Ocakastı, Katırcıyolu; batısında Kocadere, Boruklu ve Öz adlarıyla bilinir. Köyün Ocakastı mevkiinde açılan ve derinliği 50 metreye varan kuyulardan lületaşı madeni çıkarılabilmektedir.

Kaynak Kişi: Ender Ağalar

***

Komşu köylerle ilgili bazı bilgiler

Ağapınar: Köyün adı eskiden burada bulunan ve bir ağaya ait olduğu sanılan pınardan/çeşmeden gelmektedir. İlk kurucuları Çerkezler ve Abhazlardır. Kafkasya'nın Kuban bölgesinden gelen Kabardey Çerkezleri ve Abhazya'nın Tsabal bölgesinden gelen Abhazalar tarafından 1860'lı yıllarda kurulmuştur. Ancak Eskişehir'e yakınlığı, demiryolu ve karayolu ulaşımının kolay olması nedeniyle uzun zamandır farklı etnik kökenlerden gelen değişken bir nüfusa sahiptir.

Sevinç: Merkeze uzaklığı 10 km’dir. Manav olarak bilinen yerleşik Türkmen kökenliler, sonradan Ağrı’dan gelen Kürtler ve kendilerine “Dadaş” diye hitap edilen Erzurum yöresinden göçenler olmak üzere farklı kökenlerden gelen bir nüfusu vardır. 1930'ların başında köy Balkanlardan özellikle Romanya'dan göç almıştır. 90’lı ve 2000'li yıllarda Bayburtlular ve Urfalılar gelmiştir. Fakat Balkan göçmenleri zamanla arazilerini satarak şehire yerleşmişlerdir ve köyde sadece 4 hane kalmışlardır. Köyün adının bölgede yaşayan ve herkesçe sevilen Sevinç Dede (veya Baba) diye hitap edilen bir kişiden kaynaklandığı söylenmektedir. Köyün girişinde bir tepede mezarı olduğu söylenir. Ancak gerçekte böyle birinin yaşadığına dair herhangi kesin bir bilgi yoktur.

Kanlıpınar: (Eski adı Sultaniye) 93 Harbi sonrasında Rusçuk Sancağı muhacirlerinin 30 hane ile Kanlı Peykar denilen yerde kurdukları bir köydür. Bulgaristan’ın Gorsko Ablanovo ve Krepçe köylerinden göçmüşlerdir. İlk yerleşim yeri olarak eskilerin "Yurtluk" dedikleri mevki seçilmiştir. Ancak bölgede bataklıktan ve neden olduğu sivrisineklerle böceklerden duyulan rahatsızlık nedeniyle köy, bugünkü yerine taşınmıştır. Kurtuluş Savaşında köyün pınarları şehit kanları nedeniyle kızıl aktığı için Cumhuriyetin ilanından sonra köyün adı Kanlıpınar olarak değiştirilmiştir. Köyün içinde yer alan mevkiler için "Al Deresi" gibi isimler günümüzde kullanılmaya devam etmektedir. 2 Eylül Eskişehir'in kurtuluş gününde, Kanlıpınar Köyü Şehitliği'nde anma törenleri düzenlenmektedir. Köy halkı tarlalarda hala şarapnel parçaları ve mermiler bulmaktadır, hatta kemik çıktığını söylemektedirler.

Karahöyük: Adını köyün 500 metre güney doğusunda yer alan oldukça geniş bir alan kaplayan höyükten almaktadır. Köyün şimdiki kuruluş yeri 18. Yüzyıla dayanmaktadır. Yaşlılar tarafından verilen bilgilere göre, çalılık bir alanda kurulan köyün eskiden Porsuk Çayı ve onun bir kolu olan akarsuyla bir yarımada gibi çevrilmiş olduğu söylenmektedir. Değirmen arkı denilen bu kol, Porsuk Çayı'nın derinleştirilmesi sonucu kurumuştur. Köy sırtını Porsuk Çayı'na dayamıştır. Geçmişte köy önünden geçen Değirmen arkının (Sakarı Deresi) kurumasından sonra burada bulunan tarlalar yerleşime açılmış. Köyün gelişme imkanı olmayan kuzey kesimi hariç diğer yönlere doğru büyümüştür. Çökel et, düğün çorbası, mantı, ıslama, sarı burma böreği, meyane çorbası, içli pide ve köye has saman fırınlarda pişirilmiş ekmek köyün meşhur yemekleri arasındadır. (Kaynak kişi: Güner Yıldırım)

Kireç: Köyün yakınlarında bulunan “Aktoprak” olarak bilinen mevkiyi oluşturan kireçli araziden dolayı bu adın verildiği söylenmektedir. Köyün Aktoprak mevkisinden alınan toprağın eskiden evlerin özellikle dış yüzlerinin sıvanması için kullanıldığı, yöredeki diğer köylerden gelenler tarafından da bu amaçla alındığı ifade ediliyor. Kırım Tatar ve Nogay, ayrıca Kafkas göçmeni Besleney (Çerkez boyu) kökenli aileler vardır. Birkaç ev hariç Çerkezler topraklarını Kürt kökenli ailelere satarak gitmişlerdir. Kırım Tatar kökenli ailelerin büyük kısmı da topraklarını satarak ayrılınca sayıları oldukça azalmıştır. Günümüzde Kaskan (Qaski) aşireti kökenli Kürt nüfus çoğunluktadır. Ağrı iline bağlı Doğubeyazıt ilçesi yöresinden göçen Celalli aşiretine mensup aileler de mevcuttur. (Kaynak kişi: Ertuğrul Karaş)

Derlemeci notu: Başka bir iddia ise Kireç köyünün 1864 yılında Kafkasya’dan göç eden Çerkezler tarafından kurulmuş olduğu yönünde. Köyde başlıca iki sülale varmış: Wubih – Besleney. Ancak yöredeki diğer köylerin kurucu topluluklarının Kırım Tatarları olduğu dikkate alınırsa Çerkezler tarafından kurulmuş olma olasılığı oldukça zayıf görünmektedir. Ağrı'dan gelen Kürtlerin ise Celalli ve Deliki aşiretlerinden olduğu bilgisi verildi. 

Fevziye Köyü: Eskişehir ilinin Alpu ilçesine bağlıdır. Anadolu'ya göçen Kırım Tatarları tarafından kurulmuştur. Bunların bazıları doğrudan Kırım'dan gelirken bir kısmı da önce Romanya'ya ve özellikle Dobruca bölgesine göçmüş, daha sonra Anadolu'ya gelmişlerdir. Fevziye köyünün yerinde eskiden bir Rum köyünün bulunduğu da söylenmektedir. Köyün ismi Tatarların Kırım'dan göçü esnasında sarayda muhacerat komisyonunda bulunan kendisi de Kırım göçmeni olan müderris Fevzi beyin (sonradan soyadı Altuğ) adına istinaden verilmiştir. (Kaynak kişiler: Bülent Özdemir, Erol Canarslanlar)

Derleyen: Deniz Karakurt