Konu: Sivas'ın Uzunyayla yöresinden Kırşehir'in Kaman ilçesine bağlı Yeniyapan köyüne dönüş ile ilgili yerel tarih araştırması
Derleyen: Deniz Karakurt
Kaynak kişi: Soner Gültekin (Yeniyapan köyü - Kaman / Kırşehir)
Kişisel not: Daha sonradan Soner beyin köyü ile ilgili çalışmalarını 170 sayfalık bir kitap haline getirmesinde kendisine yardımcı oldum. Kendi yazdıkları da pek çok açıdan çok değerli bilgiler içermektedir. Benim yaptığım bu derleme kitabında yoktur.
Yeniyapan köyü ahalisinin büyük ataları konar-göçer Türkmenlerdir. Bunların yaklaşık yarısı da Sivas Uzunyayla konar-göçerleridir.
Bundan tam 310 yıl atalarımız Suriye, Çukurova, Maraş ve Urfa taraflarında yer tutmuştu fakat o yıllarda (1700’lerde) adı geçen yerler kaynayan bir kazandır. Orda durmak mümkün değildir çünkü Türkmenleri himaye eden iki devlet arka arkaya dağılmıştır. Akkoyunlu ve Bozulus’un yıkılışı Türkmenler için yeni bir göçün başlangıcını oluşturur. Göçe alışkın olan Türkmenler Maraş, Niğde, Nevşehir, Sivas, Çorum, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir gibi illerin yaylaklarına dağılırlar.
Konar-göçerin gözü hep toprağın üzerindeki yeşil ottadır, çünkü hayvanlarını yayacaktır. Ot taze ve yem yeşilse ondan daha güzel bir otlak ve konak yeri yoktur. Uzunyayla tam da Türkmenlere göredir. (Derlemeci notu: Uzunyayla, Sivas'ın güney-güneydoğusunda bulunan eski yaylaktır.) Uçsuz bucaksız koskaca bir yayladır o yıllarda. Sivas’tan Erzurum’a kadar uzanan bir yaylak özgür Türkmen için bulunmaz bir nimettir. Devesi, atı ve koyunları Türkmenin sermayesidir. Devesiyle yükünü yükler uzak mesafelere gider, atıyla kaçması gereken durumlarda kaçar, koyunun yününden çadırını elbisesini, sütünden ise yoğurdunu yağsını peynirini yapardı. Yani Türkmenlerin hepsi çocuğundan kadınına hayatını çobanlığa adamıştır. Çobanlık bir meslek değil dünya hayatının ta kendisiydi. Bu bizim bildiğimiz çobanlık değildi. Yerleşik bir yerinin olmayıp yazları kuzeye kışları güneye doğru devamlı hareket eden bir aşiretin yaşamıydı.
Osmanlı çoktan düz arazileri daha önce gelen Türkmenlere vermiş ve sabana halkını alıştırmıştı. (Derlemeci notu: Tarla sürmek için kullanılan araç olan Saban için kaynak kişi "Sapan" demektedir. Bundan sonra sözcüğün geçtiği yerlerde özgün söyleyiş tercih edilmiştir.) Osmanlı devleti, zaten politika olarak da konar-göçerleri toprağa bağlamayı ilke edinmişti. Fakat 1650 yılından itibaren bu göç dalgası yerleşik köylülerin ekili arazilerini mahvetmeye başlar. Sürülerini düz araziden geçirmek isteyen konar-göçerlerin önünde kale gibi duran ekinler beliriverdi. Türkmenler, ovaları yaylakları kaplayan bu set karşısında elbet eli kolu bağlanmış gibi durmayacaktı. Koskoca kaleleri aşan Türkmen için ekinden surlar çok basitti. Fakat yerleşik köylüler ve Osmanlı için bu basit değildi. Onun içindir ki bugün bile bazı köyler, daha sonradan yerleşik hayata geçmiş bile olsalar Türkmenleri (günümüzdeki köylerini) pek sevmezler. Bu tarihi bir mirastır, hafızalarında öyle yer etmiştir. Köylüler bu göç dalgası karşısında çaresiz kaldığı gibi Osmanlı da çaresiz kalmıştır. Göç yolundaki ekili araziler harap olur, köylüler Türkmenleri kadılara, kadılar valilere, valiler padişaha şikayet ederdi. Bu bir yıla has bir göç meselesi değildi Türkmenlerin kültürel mirası olan bu göç her yıl iki defa olurdu. Kışları güneye Çukurova’ya yazları kuzeye Sivas’a göçerlerdi.
Açıkçası köyümüzün atalarından Osmanlı ve yerleşik köyler illallah çekmiştir. Çünkü Türkmenin korkusu yoktur. Yakılacak evi, hapse atılacak eri yoktur. Bugün Çukurova’daysa ertesi gün Sivas Uzunyayla’dadır. Zabitler yerlerini bulmakta zorluk çekerlerdi vergi altına almakta da güçlükler yaşanırdı. Bu nedenden dolayı konar-göçerler ciddi sorunlar oluşturmaya başlamıştı.
Konar-göçerler yönünü Uzunyaylaya dönmüştü. Orta-Anadolu’da kurulan bir çok köyün Uzunyayla hikayeleri vardır. Yeniyapan’ın da Yaylalılar denilen sülalesi adının Uzunyayla’dan almıştır. Yine Hasmallerin bazı tapuları Sivas Sarıcalar köyüne kadar uzanmaktadır. Türkmenin Uzunyayla macerası fazla uzun sürmez 1800’ler çobanlıktan sapan sürmeye geçişin zorunlu olduğu yıllardır. Ancak Yaylalıların gözü hala yeşermiş otlardadır. Köyün ilk kurulduğu yıllarda bile Yaylalılar sülalesi, Uzunyayla’ya Kafkaslardan gelen Çerkezlerin yoğun olarak yerleşmesine rağmen gitmişlerdir. Taa ki Yeniyapan’daki bacıları onlara mektup yazıp bir an önce gelip tarlanıza sahip olun diyene kadar. Sapan o yıllarda Türkmenin eline pek yakışmaz, artık taşla ve duvarla değil de ekinlerle ve tahılla çevrilen bir araziye yavaş yavaş hapsolmaya başlayan Türkmenler zorunlu olarak sapan tutmaya başlamışlardır. Bu zorunlu sapan tutmanın sağlanması için Osmanlı Türkmenlerin bir kısmını geldikleri memleket olan Suriye’ye kadar sürmüştür. Onlara toprak gösterilmiştir ve buraya yerleşeceksiniz fermanları yayınlanmıştır.
Hasmaller 1800’lerde Çamsarlı (Çam Sarıoğlu) köyündelerken onlardan Veli adında birisi İstanbul’dan haber yollar “Zorunlu İskan çıktı artık göç etmeyi ve Uzunyayla’ya yazları gitmeyi unutun ve Yeniyapan (Öküzçukuru) civarından yer tutun” diye. Yeniyapan tarafına İbrahim Ağa aştığında düz arazileri görür. Kepir, Höyük, Cağıldak Keleş Tarlası zira buralar binlerce koyunun atın ve devenin otlak alanıdır ve bataktır. Akıl erdiremez ve içinden derki en korunaklı ve en hakim yerleri tutayım Yılanlı, Sarayı Yolu, Çayırtarla, Hacıbayram oğlu gibi parçalı yerlere sapanı atar kendisi de şimdiki Yeniyapan’ın en sırt yerine çadırı kurar. Aklınca bir daire oluşturur oraları eker düz arazide hayvanları otlatırım diye. Zorunlu İskan'da Türkmenin keyfiliği elinden alınır. Türkmen özgür düşünür fakat devleti idare eden öyle değildir. O kadar akıllıca plan yapar ki şaşar kalırsın. Türkmenin yaylağı olan Uzunyayla’ya Rus harbinden kaçan Çerkezleri yerleştirir ve onlara buraları koruyun ve yerleşin emrini verir. Türkmen yazın oraya vardığında yabancı insanları görür ve bu kişiler (Çerkezler) Türkmene, Uzunyaylayı dar ederler. Böylece göçün önüne geçmiş olur. Sıra konar-göçerleri yerleştirmeye gelir ve her oymağa bir yer verir, bu yerler özellikle terkedilmiş arazilerdir veya saha evcil değildir. Yeniyapan’da bir çok ören yeri vardır. Burası öncekiler tarafından defalarca terkedilmiştir. Fakat yerleşme zamanı gelmiş çatmıştır. İlk önce Çamsarlı’nın Hasmalleri arkasından Yaylalılar onların arkasından Hacıveliler arkasından Keleşler bu araziye yerleştirilir. Bu aşamalar halinde böylece sürer gider. Her gelene de Osmanlı toprak verir. Şimdilerde toprak nerdeyse 40’bölünmüştür ama o zamanlar koskoca araziler en fazla 20 kişiye verilmişti. En çok arazisi olan 7 aile Yeniyapan’ın ilk çekirdeğini oluşturur. Böylece Türkmen sapana mecbur edilmiştir.
Bu Uzunyayla’dan Yeniyapan’a ve çobanlıktan sapana geçiş Türkmenlerde öyle bir etki yaratmıştır ki kimi Osmanlının çıkarttığı iskan fermanına baş kaldırmış kimi de boyun eğip sapan sürmeye başlasa da derin izler bırakmıştır. Dadaloğlu’nun meşhur “Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri” bozlağı tam da bunu anlatır. Devlet artık göçü bırakması için Zorunlu İskan fermanlarını arkası arkasına çıkarmaktadır.
Köyümüz halkından rahmetli Çavuş Özcan pek çok tarihi bilgi anlatmıştır bana. Uzunyayla’dan gelen Türkmenlerin köyün ilk kurucuları olduğu rivayet edilir. Yeniyapan ismi ise Yabanlı Türkmen aşireti ile alakalı görünmektedir. Uzunyayla olarak bilinen bölgedeki Türkmenlerin bazıları yerleşik iken bazıları ise yılın bir dönemini burada geçirirlerdi. Yani bunlar 2 kola ayrılmışlardı. "Dulkadirliler" kolu yerleşik olup "Yaban Eri" (Halep Türkmenleri) olarak bilinen kol ise göçebeydi. Yazları Uzunyayla'da kışları ise Halep'te geçirmekteydiler. Yeniyapan köyünü kuranların Yaban Eri kolundan olma ihtimali çok yüksektir. Halep Türkmenleri, Ortadoğu’daki en kalabalık Türkmen topluluklarından biridir, sayıları yüzbin civarıdır.
Uzunyayla ile Halep arasında hayvanların da yayılarak (otlatılarak) götürüldüğü de hesaba katılırsa göç süresi en az bir aylık bir mesafedir. Mart ayı başlarında Halep’ten yola çıkıldığında, kimi gruplar Nisan ortalarında, en geç Mayıs başında Uzunyayla’ya ulaşmış olmalılar. Güz geldiğinde ise Uzunyayla’dan Ekim ayı başında yola çıkarlar Kasım başlarında ve ortalarında Suriye’ye varırlar. Her yıl en az 70 bin kişinin (ortalama 80-90 bin kişinin) bu yolu geçmesi pek çok sorunu beraberinde getirirdi. Türlü çeşitli asayiş olayları yaşanması kaçınılmazdı. Hem göç edenlere yönelik dışardan yapılan saldırılar hem de onların geçtikleri yerlerde çıkardıkları sorunlar, işlenen suçlar olurdu. Yerleşik ahalinin ekili arazilerinin bu göçlerden büyük zarar görmesi ise en önemli sıkıntılardan birisidir. İşte tam da bu nedenle veya bu konu gerekçe gösterilerek Osmanlı 1700’lü yılların başından 1850’lere kadar bu Türkmenleri yerleşik hayata geçmeye zorlamak için büyük çaba sarfeder. Bu süre içerisinde yeni köyler kurulur. Kaman ilçesi işte bu 150 yıllık sürede büyümüştür. Bu yıllar arasında pek çok Dağobası köyü kurulmuştur. Hacımirza, İmancı, Bayındır, Durmuşlu, Hacıselimli, Çamsarı, Külobası, Sofrazlı, Sallaobası ve Yeniyapan köyü bunların başlıcalarıdır.
Derlemeci notu: Kırıkkale merkeze bağlı Dağobası (yeni adı Dağevi) köyü ile Kırşehir’in Kaman ilçesine bağlı Yeniyapan köyü arası araçla yaklaşık 1 saatlik bir uzaklıktadır. Kaynak kişi tarafından Dağobası köyünün kendisinden değil, aradaki bölgeden bir yöre adı olarak bahsedildiği anlaşılmaktadır.
Osmanlı Devleti göçebe Türkmenleri vergilendirmeye dahil ederek, Dulkadirli ve Halep Türkmenlerini bu şekilde vergiye bağlayarak denetim altına almıştır. Kışları Halep’e, yazları Uzunyaylaya göçen bu Türkmen aşiretleri 1732 yılında çıkan bir fermanla iskana mecbur tutulurlar. İlk önce Çamsarlı köyüne yerleşirler. Daha sonra 6-7 aile Çamsarlıdan ayrılarak Yeniyapana yerleşirler. Çamsarı Yeniyapan köyünü kurarlar. İlk yapılan evlerin damlarında kullanılan saz ve hasır parçalarının Uzunyayla'dan getirildiği rivayet edilir.
Ek bilgi: Türkiye'de 14 tane Yeniyapan köyü vardır. Bunlardan bir tanesi Sivas ili Şarkışla ilçesine bağlıdır. Ayrıca Suriye'de Halep ilinin Azez ilçesine bağlı bir Yeniyapan köyü daha bulunmaktadır (Suriye'deki adı El-Cudeydeh olarak bilinir).
Derleyen: Deniz Karakurt
Kaynak kişi: Soner Gültekin
Uzunyayla'dan Yeniyapan’a Dönüşün Hikayesi
- Deniz Karakurt
- Yazılar